Merhabalar sevgili okuyucular,
Bugün nicedir zihnimin içinde karıncalanan bir konuyla ilgili düşüncelerimi paylaşmak istedim.
Hayatımızda fazlaca yer kaplayan diziler ve bunların bize ne kattığı sorunsalı ve psikolojimize
yansımaları.
Yanlış anlaşılmasın, hepimizin takip ettiği, izlemekten keyif aldığı programlar var ve olacak. Burada
altını çizmek istediğim şey başka!
Sinema filmi uzunluğundaki yerli diziler, bol miktarda dram, çarpık ilişkiler gerçekten bize bir şey
katıyor mu? Veyahut da katmalı mı?
Herkes kendi içinden bu soruya cevap verebilir. Şahsen bence, izlediğim bir program zihnimde bir şey
uyandırmalı ya da zihnimi boşaltıp beni rahatlatmalı.
Tam da burada sorular başlıyor. İnsanların büyük bir bölümü günlük yaşamını sürekli şikayet ederek
yaşıyor, hayatın zorluğundan, geçim darlığından vs…bahsediyor. Sonra da üzerine 2–3 saati bulan,
dibine kadar dram izlemekten yüksünmüyor.
Tv karşısında gözü şişmiş teyzeler, ağır abi takılmaya çalışan ergen gençler, yaşamı sadece dışsal bir
güzellik olarak algılayan genç kızlar… Sadece maddi bir getirinin güç olduğunu düşünen üzerimize
doğru gelen bir nesil… Size de gerçekten ürkütücü gelmiyor mu?
Zaten dizilerin konuları beni benden alıyor. Başlayıp bitmeyenleri, benimle büyüyenleri, bir de bunları
sadakatle izleyenleri var. Sosyal medya, tv vs… her yerden verilen mesajlar aynı. Beraberinde şu soru
sorulmalı. Dizi furyası algı yönetiminde başarılı mı?
Son zamanlarda ise ayrı bir akım başladı. Bu başlı başına bir tartışma konusu olabilir bence. Psikoloji
odaklı diziler. İlk duyduğumda çok ilgimi çekti. ”Sonunda bizde de kaliteli, içeriği olan diziler yapılıyor
dedim” ama yok. Daha da vahim bir tablo çıktı. Birbiri arkasından benzer yapımlar tvleri işgal ederken,
işlenen konularda mesajların yanlış verilmesi mi? Kör bir noktaya bakar gibi dizi izleyen kesim mi?
Hangisi daha üzücü bilemedim.
İnsanların psikolojik rahatsızlıklarıyla ilgili farkındalık uyandırma fikri güzel, lakin farkındalığın yansıma
şekli içler acısı. “Bak ….. aynı sen(gülüşmeler), temizlik hastası…” bu ve benzeri bir çok ifade.
Psikolojik rahatsızlıkların konuşulup gündeme gelebilmesi, görmezden gelinmemesi çok doğru fakat
normalleştirilmesi, yani kaynağındaki soruna inilememesi ne kadar doğru bilmiyorum. Destek almak
gerekliliğinin önemi reklamlar kadar yer kaplamıyor. Abartılmış karakterler, reyting için hikayeden
uzaklaşıp tamamen başka bir boyut kazanmış içerikler… Ve sonuç. Toplum bir rahatsızlık adı öğrendi
ve bunu benzetmelerde şaka amaçlı kullanıyor.
Aslında merak ettiğim başka bir şey daha var. Hayatları dizi olan, psikolojik rahatsızlıklarından dolayı
normal bir yaşam süremeyen bu insanlar, bu yapımları izlerken kendilerini gerçekten iyi hissediyorlar
mı? Yoksa hikâyenin yaşadıklarından ne denli uzak olduğunu görüp üzülüyorlar mı? Bu hikâyeleri
yazan kişiler bununla ilgili ne düşünüyor?
Ağa dizileri, küçük gelinler, 50 kurşunla ölmeyen mafyatik herküller, zengin kız fakir oğlan ikilemleri
derken şimdi de psikolojik farkındalık katayım derken, psikolojik duyarsızlaşma halini alan gerçek
hayat hikâyeleri… Ardından izlediklerini yapmaya çalışan, (açıktan ya da örtülü bir şekilde) bunlara
özenen bir toplum.

Maksimum duyarlılık, minimal sürelerle, doğru mesajların doğru şekillerde verildiği diziler, yapımlar
olması mümkün olur umarım.
Çarpık fikirlerle, örüntülerle dolu bu dizilerin, gençlere nasıl mesaj verdiği (güç, güzellik, zenginlik) ,
çocukları hangi kavramlarla tanıştırdığı (aile içi şiddet, korku, baskı, psikolojik şiddet, taciz vs…) ile
ilgili düşünen bir kesim olması dileğiyle.

Sohbeti Başlat
Bize Ulaşın
Merhabalar,
Nasıl yardımcı olabiliriz ?