Merhabalar Sevgili Okuyanlar,
Gelin bu hafta tepkilerimizden konuşalım, davranışlarımızdan, isteklerimizden…
Peki ne yapıyoruz isteklere ulaşmak için? Toplumun geneli sadece bununla ilgili konuşmayı ya da acı
çekmeyi tercih ediyor. Ciddi bir bölümü, kendine yaşam boyu bu soruyu bile sormuyor. Soranlar
içinde cevabı arayanlar ise çok az. Çünkü üzerine düşünülmesi gerekiyor.
O kadar yoğun bir şekilde öğretilere bağlıyız ki… Bu böyledir denilmiş her şeyi, olduğu gibi kabul
ederek yaşıyoruz. Örneğin “Kız çocuğu okur mu?” nun doğruluğuna inanan ciddi bir çoğunluk halen
mevcut… örnekleri çoğaltmak maalesef mümkün.
Bir de şöyle bir durum var. Geciken tepkiler. Yani gerçek duygu, davranış her şey bittikten sonra
ortaya konuluyor. Şöyle ki, sevdiğiniz ve artık hayatta olmayan birini düşünün. Yaşarken ona
gösterilmeyen sevgi, saygı, özlem ya da değerin öldükten sonra gösterilmesi gibi.
“Aslında ona sevdiğimi hiç söyleyemedim/ bunu yaptığına çok mutlu olmuştum…” gibi sayısız güzel
ifade… Yaşarken sevilmeli insanlar, yaşarken değerli hissettirilmeli diye düşünüyorum.
Daha iyi bir yaşam istiyorsunuz. Daha iyi bir iş daha rahat koşullar. Aynı sorunsal burada da devam
ediyor. Sadece istemek yaşamın hiçbir alanında etkili bir çözüm olmuyor. İstemek bizi harekete
geçirecek bir eylem olması gerekirken, bir boşluğa düşüyor. İstedim, olsun gibi çocuksu bir ifadeyle
bekleniyor.
Bu bekleme anında kişiler birçok kez kurban rolünü tercih ediyor. “Zaten hiçbir istediğim olmuyor /
alıştık artık / bizim kimimiz var ki / vb…” birileri üzülsün onlar için, birileri düşünsün, birileri de boş
kalmasın yapsın. Oldu bitti. Mağdurum demek çabalıyorum demekten daha mı güzel geliyor insanlara
anlayamıyorum.
Çaba verilen her şey sonuca ulaşacak diye de bir şey yok. Yaşamın matematiği her daim sonuçlarda
değildir. Süreç de sonuç kadar önemlidir.
Çıkıp sorsanız herkes daha güzel, daha temiz bir dünya istiyor, mutlu çocuklar, kaliteli sağlık
hizmetleri, gelişmiş bir eğitim sistemi vb…
Fakat insanlar daha kapısının önünü süpürmekten yüksünüyor ancak temiz bir dünya istiyor. Bir şey
için hak iddia ediliyorsa, o şey için hakkını vererek de mücadele vermek gerekiyor.
Kendisini değiştirmeyen biri dünyayı değiştiremez. Sözcükler ne zaman anlam kazanır? Davranışlarla
uyumlu olduğunda. Bu onları tutarlı kılar.
Oysa insanlar davranışlara da davranışlarına da bakmıyorlar. Sadece konuşuyor, istiyor sonra da
duruyorlar. Eylemlerimiz bizi anlamlı kılan, düşüncelerimizi canlandıran hareketlerdir.
Lütfen yaşamınızın yönünü kendiniz çizin. Bunu çizerken kendinize sürekli bir şeyler katmaktan vaz
geçmeyin. Bir insan bilgiyle, bilimle, bildiğini yaşama aktarmasıyla zenginleşir. Kendinizi
düşünmekten, sorgulamaktan yoksun bırakmayın. “Ben ne yaşadım bunca yıl?” gibi bir soruya
verecek cevaplarınız olsun.
Hepimizin tek bir yaşamı var. Kendimize güzel şeyler biçin. Neden yerine nasıllarınız olsun. “Neden
olmuyor?” yerine “Nasıl olabilir?” İsteklerimizi mümkün kılmada etkili bir sorudur “nasıl”.
Hepinize bol nasıllı günler, sevgiler…
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü