Merhabalar Sevgili Okuyanlar,
Bu haftaki konumuz çalışanlar. Geçen hafta iş verenlerin, çalışan algısı üzerinde durmuştuk. Bugün de
çalışan algısı üzerinde konuşalım.
İş verenlerde ki olumlu olmayan tutum ve davranışları genel geçer hatlarla anlattık da çalışanlarda da
durum farklı mı? Değil, maalesef. Yeni neslin tüketim çılgınlığı, her şeyin en iyisini isteme ancak en az
eforu sarf etme, hazırcılık, gelişime sözde açık olma ama üretim adına tek bir adım atmama…
Ve eski anlayış “Etliye sütlüye karışmam / Söyleneni yaparım / Ben mi kurtaracağım vb…”söylemler
günümüzde de etkisini sürdürmekte.
Halbuki insan değiştikçe, öğrendikçe gelişir ve üretir. Bulunduğun ortama ne denli katkı sağlama
taraftarı olursan o kadar ait hissedersin. Aidiyet duygusu ise güven verir. Bu asla şu demek değildir.
“Koşulsuz kendimi adarım”. Bahsettiğim, gününüzün çoğunu geçirdiğiniz yerde, zamanınızı başta
kendi adınıza en kaliteli düzeyde yaşamak.
Nedense bizim toplumda çalışmak zoraki bir mecburiyet olarak görülüyor. Dolayısıyla insanlar
çalışmanın içindeki iyileşmeyi çok göremiyorlar. Çalışmak, üretmek “Ben de varım ve varlığım bir
anlam ifade ediyor” demenin en güzel yoludur.
Yine günümüzde birçok insan iş beğenmiyor, girdiği işlerde de uzun soluklu çalışamıyor. Daha çok
para çeldiricisine takılıp, huzurlu, mutlu, kaliteli, güvenilirlik, vb… çok önemli kriterleri atlıyorlar.
Son birkaç yılı da baz alırsak ciddi bir krizin içinde olduğumuz bir süreçte iş arayan kişi sayısı kadar
neredeyse iş beğenmeyen kişi var. Bu bana çok tuhaf geliyor.
Elbette insanın kendini değerli ve iyi olana ) görmesi çok güzel. Fakat layık görülen bu ideal için kişi
kendine soruyor mu “ ben bunun için ne yaptım?”diye.
Gördüğüm herkes oturmuş, içindeki yeteneği birinin keşfetmesini bekliyor sanki. Hazır bir tabakta
imkanlar önüne sunulsun istiyor. Tamam da çaba verilmeyen ne vardır ki insanı gerçek, yaşamı
anlamlı kılan?
Bütün bunların yanında bir de çalışanlar arası rekabet. Bir şey üretmek adına değil, birbirinin ayağını
kaydırmak adına. Şu “ demiş / dedi vb…” söylemlerden kurtulup “ … kişi ne güzel bir fikir buldu /
burada çok şey öğreneceğim insanlar var / bu alanda kendime yeni şeyler eklemeliyim vb…” tarzı
söylemler artsa, çalışanlar arası rekabet anlayışı yeniden yapılandırılsa çok daha kaliteli bir ortam
gündeme gelebilir.
Yani demem o ki yine toplum olarak yanlış bir anlayıştan sıyrılmak gerekiyor. Herkes aynayı karşıya
tutarak yaşıyor. Böyle yönetiyor, böyle çalışıyor. Özeleştiri neredeyse yok. Değişim sözlerle olacak bir
şey değil. Harekete geçmek gerek.
Ben olmanın o bencil kabuğundan sıyrılıp, biz olmanın bilinciyle davranmak gerekir diye
düşünüyorum. Belki de bu şekilde daha adil bir çalışma ortamı oluşabilir. Sevgiler.
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü
''Öfke Duygusu'' Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz kişiliğimizin en kıymetli yapı taşlarından biri olan duygular…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz “saygı”. Yine kapsamlı bir konu olduğu için, bahsetmek istediğim alanı…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu hafta sizlerle çevremde çok sık karşılaştığım, başkalarının anlatımlarında da fazlaca tanık olduğumbir…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz kaygı. Özellikle okula giden çocuklarda sıklıkla gözlemlenen bir duygu.Peki nedir…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz duygular ve iletişim. Oldukça kapsamlı bir konu olan, bütün hayatımız…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bugün konumuz eğitimin toplumdaki önemi. Olması gereken sistemden ziyade pek çok insanın halehazırda…