Merhabalar sevgili okuyanlar,
Bu haftaki konumuz mutlu olmak. Benim anlam olarak çok saygı duyduğum, kelime olarak da çok
sevdiğim sözcüklerden biri.
Günümüz toplumunda herkes mutlu olmak istiyor. Mutluluğun anlamını sorduğunuzda bir cevap
veremiyor. İnsanlar genel olarak her hangi bir sözcükte bile neredeyse tanımlama yapamadığı gibi
yaptığı tanımlamalarda asıl anlamlarını taşımıyor maalesef. Bunun üzerine düşünmek, araştırmak, ne
gereği var fikrine sabitlendiği için konfor alanından da çıkmak istemiyor insanlar.
Ancak ısrarla mutlu olmak istiyorlar. Yaşamda sadece mutluluk var gibi davranıyorlar.
Ve insanlar (katıldığım koçluk eğitiminden sonra öğrendiklerimden yola çıkarak) “seni ne mutlu
eder?” sorusuna da cevap veremiyorlar. O ana kadar ilk kez duydukları bir soru gibi bakıyorlar. Oysa
bunu defalarca kullanıp, hem söyleyip hem de işittiler. Buradan da ne çıkıyor, insanlar birbirini
dinlemiyorlar. Çünkü normal koşullarda bir soruyu sık duymak sende merak uyandırır. Ardından
onunla ilgili bir şeyler öğrenmek istersin. Biz genel olarak düşünmeyi sevmeyen bir toplum
olduğumuz için, bütün bunlar bir noktada saçma geliyor. Otomatik cevaplar sıralanmaya başlıyor.
Evim olsa, arabam olsa vb… hep sahip olma ile ilgili öğeler sıralanıyor. Devamı da hep geliyor. İnsan
mutlu olmasını satın alınabilir nesnelere bağlarken, para ilk sırada mutluluk koşulu olarak yerini
alıyor. Örneğin kaç kişiden duydunuz “okumak beni mutlu eder”, ”yeni şeyler öğrenmek ve bunu
hayatımda etkili bir biçimde kullanmak beni mutlu eder” , “sevdiğim bir dostumun sesini duymak beni
mutlu eder” vb… insanlar bunu duyunca yüzlerinde kendilerinin bile inanmadığı bir gülümsemeyle
size bakıyor ve dinliyorlar.
Elbette ki duygular ve ona yüklenen anlamlar kişiye göre değişiklik gösteriyor. Birisi için çayını keyifle
içmek onu mutlu ederken, diğeri için bu çayı ona göre daha özel bir mekanda içmek mutluluk veriyor.
Lakin ikinci örnekte asıl mutlu eden sanki özel bir mekanda olmakmış gibi geliyor. Çay içmek eylemi
ikincil bir değişken oluyor.
Gelelim diğer soruya mutlu olmak için ne yapıyorsun? Cevap yine yok. Yok, çünkü sadece istiyor.
Çabalamak, ulaşmak için yollar aramak, düşünmek, muhakeme etmek zor iş. Hatta mümkün olursa
yerlerine biri düşünsün, harekete geçsin bir zahmet şu işi halletsin istiyorlar.
Halbuki farkına varmak birçok şeyin anahtarı değil mi yaşamda. Kaçmak istenilen, inkar edilen her
duygu mutluluğun önünde bir engel değil mi? Asıl mutluluk anlamdan gelmiyor mu? Geçmişten
getirilen her türlü izi mutluluk kapatmıyor. O izleri kişinin kendisiyle yüzleşip, muhakeme etmesi,
kendisini affetmesi, kabul etmesi hafifletiyor. Mutluluk hali ise bu durumda yüzleşilmeyen her
duygunun kısa süreli üstünü örtmek oluyor. Burada da mutluluk ikincil sıraya düşüyor. Çünkü; asıl
uzaklaşılmak istenilen duygudan geçici saklanma yeri. Kişinin kendisini ikna edip, kendisine verdiği her
şey yolunda mesajı. Fakat bu böyle devam etmiyor. Bir gün bir yerde kaçılmak istenen duygu mutlaka
ortaya çıkıyor. Bedeninizde bir hastalık, davranışlarınızda bir bozukluk, kaygı, stres vb… birçok soruna
yol açıyor.
Mutlu olmak için kazandığınız paralar , daha da kazanmak istediğiniz paralar sağlığınızı yerine
getiremeyebiliyor.
Gördüğünüz şeyi, baktığınız yer belirler. Yağmurdan sonra yere bakmayı tercih ederseniz, ıslanmış
sokaklar, belki de çamur göreceksiniz. Ancak başınızı kaldırırsanız gökkuşağını göreceksiniz. Eğer
mutluluğu sürekli sahip olmaya, eşyalara, nesnelere bağlarsanız, hiçbir şey olmadığında nasıl mutlu
olacaksınız?
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü