Öncelikle yazımın çıkış kaynağı ile ilgili küçük bir dip not eklemek isterim. Duyduğum,
dinlediğim, gördüğüm, tanık olduğum gerçeklerden ortaya çıktığını bilmenizi isterim.
Yaşamda ebeveyn olmak çok zor. Onları sadece dünyaya getirmek değil, sorumluluğunu da
almanın gerekliliğinin bilincindedir umarım herkes. Maalesef günümüzde çocuklarımızın
uğradığı sayısız istismar var!!! Bunlardan bir çoğuna da aile içinde yaşıyor olmaları ayrı bir
travmatik durum. Yani bazı çocuklar aileleriyle çocuk olurken bazıları aileleriyle mutsuz. Ve
bu yazı hiç anne olamayacak bir kişinin özlemi üzerine …doğmamış çocuğa mektup…
Merhaba sevgili dünyam,
Seninle henüz tanışamadık. Yaşam pek mucizeyi mümkün kıldı ama seni getirecek
kadar değil. Fakat şundan emin ol, biz hiç bir araya gelemesek de sen benim özlemim olarak
hep içimde kalacaksın. Özlemek, yeryüzünde ki en keskin duygulardan biridir.
Sana anlatmak istediğim çok şey var. Öğrenmen gereken ama hep acemi kalacağın bir
hayat var. Hissedeceğin duygular, çok seveceğin insanlar, kuracağın bağlar var. Bu karmaşık
dünyayı farklı algılamanı sağlayacak, sana pencereler, kapılar açacak dostluklar var. Zor
günler de var. Ama ben bugün bunları anlatmak istemiyorum.
Yaşadığın sürece değişmek durumunda olduğunu unutma, canım benim. Bazen
isteyerek bazen de istemeden. Bunun sancısıyla baş etmeyi öğrenebilirsen pek çok şeyi
halletmiş olacaksın.
Hayallerine inan, onlardan vazgeçme. Cebinde sana kalan düşlerin her daim olsun.
Ben, küçükken kitaplarım bir de kahramanlarım vardı . Masal kahramanlarım. Olmak
istediklerim. Onlar gerçek oldu, gelip hayatımın en güzel ve özel köşesine kondu. O nedenle
kitapların olsun senin de. Onlar seni kırmaz, yalnız da bırakmaz. Sonra bir bakmışsın,
dünyanın içinde kahramanların.
Dilerim senin de ruhuna seni yenileyen insanlar dokunur. Ve sen onları umarım çok
seversin. Çünkü bu yaşamda en zor bulunan birincil öğe, insanın kendisini bulması, ikincil
öğe ise kendisini keşfettirebilecek insanlara rastlamasıdır. Dünya böyle insanları karşıma
çıkaracak kadar merhametli oldu. Benim dönüşümümü tamamlayan, bahçemi genişleten,
kendimin en anlamlı parçaları onlarla. Keşke daha evvel tanımak mümkün olsaydı.
Ruhun en bilinmedik yerlerine dokunan insanların elleri hep güzel olur, yürekleri gibi.
Bakmak ve görmek arasındaki ayrımın o ince nüansını böyle insanlarda bulabilirsin.
Sarılmak tutunmaya çalışmanın en anlamlı yollarından biridir. İçindeki karmaşayı bir an bile
olsa durdurabilecek kadar etkilidir. Ama sen, yüreğinle sarılmayı öğren insanlara,
dostluklarına. Sevmekten korkma. Seni yaşamda aklayabilecek duygulara ihtiyacın olacak.
Güven, senin duvarlarını yıkacak, zincirlerini kıracak bir unsurdur.
Evet benim pamuğum… Aslına bakarsan…. Böyle bir dünyaya seni getirmek istemek
çok ayrı bir muamma. Ben sana, dostlukları anlatmaya çalıştım, elimden geldiği kadar. Lakin
bu dünya da ayrılıklar var, kalp kırıklıkları, kağıt kesiği acılar… kalabalık yalnızlıklar,
nereye koyacağını bilmediğin noktalar, hep bir esriklik, hep de bir eksiklik var. İşte bundan
dolayı dostluklar …bundan dolayı varlar. Seni sarıp sarmalamak için … yaşamı katlanılır kılmak için.
Hayatı olduğu gibi karşılamaya çalıştım. Dünyayı değiştirebileceğime inandığım
zamanlarım da oldu… Küçük bir elin dokunuşuna ihtiyaç duyduğum anlarım da… İçine
kendini koyamadığın hikayelerin kahramanı olamazsın. Seninle aramdaki en keskin duygu
özlemek sanki… Ben anlatırım, birileri dinler ama anlayamaz gibi…