Categories: Uncategorized

Hayaline Kaç Var

Hadi gelin bu hafta hayallerimizi konuşalım. Gerçekleştirmek için hiçbir adım atmadığımız, aklımızın
bir köşesinde sıkı sıkıya sakladığımız hatta bir süre sonra da unuttuğumuz, hayallerimiz…
Toplum kuralları, sosyal dayatmalar, aile yapısı, öğretiler, inanış, yaş… bu zincir uzar gider… bizden
hep beklenenler, niye bir şey bekleniyorsa zaten, o ayrı bir muallak… Birileri belirlemiş, böyle
sınırlarda yaşamamız isteniyor…ki birçok insan birçok duyguyu yaşamaya cesaret edemeden, kendine
hak göremeden hayalinde bir rafa koyuyor. Bahanesi bol ülkemin güzel insanları…Çok duyuyorum
“Aşık olmak bir hayal” (Neden peki? Bir veya birkaç kez hata yaptın diye mi? Yoksa kelimenin içini
yanlış doldurdun diye mi? Yaşın mı geçti yoksa?, Böyle mi buyurdu zerdüşt?) “ Yeniden başlamak bir
hayal”(bu bakış açısına sahip ya da bunu empoze etmeye çalışan kişiler, yaşamları boyunca bir şeye
bile başlamamış, sürekli arkalarını toplayan birilerinin varlığıyla hareket eden, ancak iş mandıra
filozofluğuna gelince mikrofonu bırakmayan kişi veya gruplar oluyor) “Çılgınlık yapmak hayal”, (Peki
neden? Çılgınlık herkes için bungee jumping yapmak değil ki…)
“Bu saatten sonra başka bir işte yapamazsın.” ( Neden yapasın ki? Şahsına yapılan her haksızlığa
sessiz kal, iki alkış tut koltuk sevdalılarına. Sosyal bir denek gibi verilmesi gereken tepkileri ver. Oldu
bitti. Kendine saygı duymak, sana ay sonu borçlarını ödemene yardımcı olmuyor neticede.)
Böyle diye diye kaç insan kayboldu. Kaç insan “Hayalin nedir?” sorusuna “Benim hayalim yok”, “Hayal
kurmak bizden geçti, gerçekler var.” diyerek cevap veremiyor ya da verdikleri cevap, alamadıkları
kararlara, atamadıkları adımlara duydukları özlem veya öfke oluyor. Keşke oluyor. Pişmanlık oluyor.
Şuna birçok kez tanık oldum ki el-alem diye bir heyet var. Her yerde kurmak çok kolay. Herhangi bir
nitelik gerektirmiyor. (Zaten nitelik olsa bunu yapma gereği duyulmaz gibi geliyor.) Hizmette sınır yok.
Senin adına karar alıyor, adım atıyor, eyleme geçiyor. Gerektiğinde seni eleştiriyor. Daha ne yapsın!
Öyle ki evlenme çağına geldiğine kanaat getirip, sana eş bile seçen yüce gönüllüleri var. Karşılığı mı,
lafı olmaz bunun. Bütün yaşamını onlar için yaşıyorsun. Yani, onca şey yapmışlar/ yapacaklar sizin için.
Yaşam dediğin nedir ki? Öyle değil mi? Bir varız, bir de bakmışız yokuz. Onlar için kurban rolü
oynamanın bir sakıncası olmamalı.
Yazık gerçekten, hayalin gerçek anlamını bilmeyen, isteği, ihtiyacı ve hayali aynı kefeye koyanlarımız
bile var. Size en kötü senaryoyu yazarak içinde bulunduğunuz olumsuz duruma bile razı olup,
şükretmenizi bekleyenler var. İşte bu sebeplerle, hayallerini bir sandığa kapatıp yaşama katlananlar
var. Yaşaması ve yapması mümkün olan, lakin kendimiz hariç herkesten onay beklediğimiz için şekil
değiştiren “bütün mümkünlerin kıyısında” bir siluete dönüşen hayallerimiz var.
Ve bütün bunların başladığı bir nokta var. Çocukluk ve verilen eğitimin niteliği… Sırf bu nedenle bütün
çocuklar eğitim almalı. Bütün kız çocukları okumalı, yazmalı, konuşmalı. Yaşadığı kültürün kurbanı
olmamalı hiçbir kimse!!! İnsanın maddi bir karşılığı yoktur. Bu zihniyeti yıkacak olan eğitimdir,
gelişmeye kucak açmaktır. Üç maymunun gerçek anlamını bilmeden, üç maymun heykellerini baş
köşede tutan geri kalmış bir zihniyet, dipsiz kuyularda ipsiz kalmak gibi geliyor bana.
Sonra büyüyor bu çocuklar. “Sen erkeksin, yaparsın.” deniyor. İsmini fısıldar gibi her gün kulağına
telkin ediliyor, davranışlarına yansıyan yanlışlar takdirle karşılanıyor. Sorumluluktan uzak, ben
merkezci, sapkın, okumayan, öğrenmeyen, dili ve davranışları şiddet olan bireylere dönüşüyor. Çünkü
yanlış değerlerle inşa ediliyor.

Ve kızlar… Sürekli kısıtlanan, “babana söylerim…” “sen yapamazsın” vs… cümlelerle silik, ilk fırsatta
istismara açık, sevgi ve özgüven eksikliğiyle en basit şeylere dahi büyük bir hayranlık besliyor. Onlara
her denileni yapan kurmalı bir saat rolüne bürünüyor.
“Hayalin nedir?” diye sorulduğunda “ seninki nedir?” diye ya da insanın içini acıtan bir gülümsemeyle
bakan bireyler oluyorlar.
Başka bir grup ise bilinçli olduğunu söyleyen ailelerinin aldığı kararlardan şaşmayanlar. Onların
hayallerini gerçek yapmak adına kendilerininkinden vazgeçenler… istemediği okullarda okuyup,
kişiliğine hiç uymayan mesleklerde görev yapanlar. “Bu işte iyi para var. Sen bunu yap, bunu kazan!
Sırtın yere gelmez. Devlete bir kapağı at, ömür boyu rahatsın.” Devamında bu insanlar önemli
mesleklerde de görev alıyorlar. Doktor, psikolog, öğretmen, avukat vs… Düşünsenize adalet değeri
olmayan, eşitliği önemsemeyen, muhakeme terazisini yanlı kullanan biri, kimi ne denli hakkaniyetli
savunabilir ki? Ya da öfke kontrolü zayıf, toleransı düşük, sabır eşiği alt sınırda biri sınıfta nasıl bir
öğretmen modeli olur? Duyguların farkında olmayan, insanı ve kendisini okumayı bilmeyen biri nasıl
psikolog olur? Lakin bunlar oluyor. Hepimiz karşılaşıyoruz. Birçoğu sevmiyorum işimi diyor. Bakışıyla,
davranışıyla. Çünkü vaktinde kendi hayal ettikleri işlerin peşinde çaba göstermedikleri için,
kendilerine duydukları öfkenin paydalara ayrılmış halini yaşıyorlar.
Tüm bu insanlar ve de daha fazlası evlenip aile kuruyor. Çocuk sahibi oluyor. Aynı şeyleri, kendi
çocuklarına da daha da fazlasıyla yaşatıyor. Eleştirdiği şeye dönüşüyor.
Eğitim alan bir kesim anne baba modellemesinden çıkamıyor. Sanki onların gençliğini tekrar ediyor.
Eğitim alamayan başka bir kesim de onların adına çizilen yolda yürümeye razı oluyor. Biraz diklenecek
olurlarsa fiziksel şiddete maruz kalıyor.
Hani herkes bir an evvel çocuk sahibi olmak istiyor ya işte o sahip olunan çocukların hayali maalesef ki
huzurlu bir uyku uyumak, biraz sevilmek, okula gitmek, oynamak vs… oluyor. Sorumluluğunu
almadıkları yaşamlarında, sorumluluğunu alamayacakları çocuklar dünyaya getirdikleri için birçok kişi
mutsuz oluyor.
O nedenle bırakın çocuklarınızın hayalleri olsun. Bununla ilgili onları cesaretlendirin. Yönlendirin.
Çocuklarınızın hayallerini dinleyin. Bunu yapın ki büyüyüp yetişkin olduklarında kendi gerçeklerini
yaşayabilen, konuşabilen, kararlar alabilen bireyler olsunlar. Bırakın kendi hataları olsun. Kendi
yaşamları için mücadele veren, hayaline ulaşmak için yollar arayan, çaba sarf eden, çoğu kez imkansız
gibi görülen bir şeyin aslında zihnin bir kaçınması, bahanesi olduğunu öğrenebilmelerine izin verin.
Çünkü yaşamda bizim sadece bizim olan bir şeylere ihtiyacımız var. Hayallerimiz de bunların içinde en
özgür, en sınırsız olan bölümünü kaplar. Lütfen hiçbir hayalinizi hiç kimse için bırakmayın… Kendinizi
kendinizin uzağına atmayın. Hayaller çocuklar gibidir. Tutun ellerinden ve başlayın!!!
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü

Erkan Çifte

Recent Posts

Ebeveynlikte Çocukların Duygularını Yönetmek

''Öfke Duygusu'' Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz kişiliğimizin en kıymetli yapı taşlarından biri olan duygular…

2 yıl ago

Çocuklarda Saygı

Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz “saygı”. Yine kapsamlı bir konu olduğu için, bahsetmek istediğim alanı…

3 yıl ago

Söylenti

Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu hafta sizlerle çevremde çok sık karşılaştığım, başkalarının anlatımlarında da fazlaca tanık olduğumbir…

3 yıl ago

Çocuklarda Başarı Kaygısı

Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz kaygı. Özellikle okula giden çocuklarda sıklıkla gözlemlenen bir duygu.Peki nedir…

3 yıl ago

Duygu Ve İletişim

Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz duygular ve iletişim. Oldukça kapsamlı bir konu olan, bütün hayatımız…

3 yıl ago

Eğitim ve Toplum

Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bugün konumuz eğitimin toplumdaki önemi. Olması gereken sistemden ziyade pek çok insanın halehazırda…

3 yıl ago