Merhabalar Sevgili Okuyanlar,
Bugün konumuz eğitimin toplumdaki önemi. Olması gereken sistemden ziyade pek çok insanın hale
hazırda yaşıyor olduğu ülkemiz gerçeğini dile getirip, üzerinde yorum yapalım, ne dersiniz?
Bu ülkede 3 şey temelden sökülüp atılmalı diye düşünüyorum. Eğitim sistemi, sağlık sistemi,
üzerimizde uygulanan algı yönetiminin sonuçları olarak zihnimize yerleşen düşünce sistemi.
Birçoğunun bildiği çok sevdiğim bir cümle ile devam edeyim. “Bir ülkeyi yıkmak istiyorsanız, eğitim
sistemi çökertin yeter!”
Düşünen, sorgulayan, araştıran hiçbir şey yok sistemde. Ben bilmem eşim bilir diyen bireyler, onların
yetiştirdiği, itaatkar, ezberci, büyüklerin her dediğine otomatik kafa sallayan çocuklar var her yerde.
Çağımız bilgi, teknoloji ve koşulsuz eğitim çağı. Kişi, ancak eğitim görürse hayatı doğru algılar ve
anlam kazanır. Bu konuda hepimize büyük görev düşmektedir.
Peki ne olur eğitim sistemi çökerse? Hastalar doktorların elinde can verir, binalar mühendislerin
elinde çöker, para ekonomistlerin elinde kaybolur, insanlar inançlarıyla köleleştirilir, adalet bu işi
yürütenlerin elinde orantısız güce dönüşür.
Bu eğitim sisteminden mezun olan insanlar bir işe başladıklarında ne mi oluyor? Kendilerini
anlatamayan, mimiksiz, ifade yetersizliği yaşayan bireyler oluyor. Üretmeyen, otomatik söylenileni
yapan, “tek bana dokunmasın da” diyen bir zihniyetin çarklarından birine dönüşüyor. Cehaletin güç,
bilginin zayıflık olduğu bu sistemde, cahil insanlar bilgiyi parayla satın alıp, düşünceye set çekiyorlar.
Zaten azınlıkta olan düşünen insanlardan sistemin bir kölesi hani geliyor.
İşsizlik korkusuna yenilen halk “yeter ki bir işim olsun, her şeyi yaparım/ patrona karşı gelinir mi/
şimdi bağırıyor ama birazdan sakinleşir/ vb…” diyor da asıl yapması gerekeni yapmıyor. Asıl sorması
gerekeni sormuyor. Kendini değersizleştiriyor. Sonra buna alışıyor. Bununla yaşamayı göze alıyor
fakat yine de sormayı göze almıyor. Çünkü bu algı çocukluk yıllarından zihninize işleniyor . “O büyük,
sen sus/ O erkek, sen otur/ sen mi okuyacaksın, okuyup da ne yapacaksın/ annene/ babana/
öğretmenine cevap verme, ayıp! vb… İçi boşaltılmış kavramlarla, size cesur olmak değil, korkak
olmak öğretiliyor. Kendin olmak değil karşının seveceği gibi biri olmak aşılanıyor. Unutmayınız eğitim
ailede başlıyor. Okulda devam ediyor.
Ve sonra sizlere biçilen değerin ederi olmaya çalıştığınız işlerde yıllarınızı veriyorsunuz. Birde kredi
çekip ev, araba aldıysanız aman patronu kızdırmayın. Rahat bir on yıl ruhunuzu çürümeye
bırakabilirsiniz.
Peki süreç içerisinde neye dönüşüyorsunuz. Günaydın gibi güzel bir sözcüğü bile kullanmaktan
yoksun, herkesin önüne ya da fazlasıyla havaya baktığı, ruhsuz, coşkusuz, “sanki ben mi
kurtaracağım” diyen mutsuz, özgüvensiz, korkularından kaçan bireyler oluyorsunuz. Sonra aile
kuruyorsunuz. Kendine tahammül edemeyen bireyler bir başkasıyla yola çıkıyor. Derken gerginlik hat
safhada yaşanıyor. Birde çocuk eklenirse tamamdır. Ve bu içler acısı zincir devam ediyor. Kimse
kırmak istemiyor. Zaten bunu biraz olsun kıranlarda toplumda ötekileştiriliyor.
Yani demem o ki, bir gün dilerim çocukların susturulmak zorunda olmadığı bir eğitim sisteminde
yetişen bireylerin , kendini seven, değer veren, haklarının bilincinde olarak büyüyen bireylerin
çoğunlukta olduğu bir ülke olur umarım burası. “Bir tek ben deyince mi değişecek?” diye susan herkes

eğer konuşsaydı belki ileriye doğru daha kararlı adımlar atılabilirdi. Toplumu bizler oluşturuyoruz.
Bizler ne kadar sağlıklı düşünür, hareket edersek toplum da aynı oranda adım atar.
Ne istediğini bilincindeki bireyler istediği işi yapar. İstediği işi yapan birey mutludur. Bu onun sosyal ve
özel hayatına yansır. Ve tüm bunlar nitelikli bir eğitim sisteminden geçer.
Eğitimin çökmesi bir ulusun nefessiz kalmasıdır. Bir kelime öğrenmenin bir yaşamı değiştirdiğini bir
gün herkesin anlaması dileğiyle.
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü

Sohbeti Başlat
Bize Ulaşın
Merhabalar,
Nasıl yardımcı olabiliriz ?