Merhabalar sevgili okuyanlar,
Yaşam hızlıca tüketilirken, gün geçtikçe kaybolan pek çok şey de yok mu sizce? Bir çok kavram
sıralanabilir elbette. Ancak duygu ve düşünceler bunlar içinde en öncelikli gördüklerimden…
Son yıllarda sık karşılaştığım bir durum bu. Özellikle bununla ilgili konuşmak istediğim grup ise
çocuklar. Karşıma çıkan neredeyse 10 çocuktan 5i ne mimik kullanıyor ne de duygusunu ifade
edebiliyor. Buz gibi bir ifadeyle etrafına bakınıyor. Konuşma deseniz tek düze. En ufak bir coşku
belirtisi yok. Üzüldükleri bir durumu anlatırken bile aşırı soğuk kanlı olabiliyorlar.
Ailelerin konuya bakış açısı durumun önemini fark etmekten çok uzak oluyor bazen.”….ya benziyor. O
da küçükken böyleymiş vb…” söylemlerle durumu görmüyorlar çoğu kez.
Çocuklarla ilgili bir durum söz konusu ise farklı açılardan da bakmak gerektiğini düşünüyorum. Aslında
bu birçok durum için geçerli.
Peki ne oluyor da bu çocuklar duygularını yansıtıp, yaşayamıyorlar? Nörolojik bir faktörden kaynaklı
değilse durum, psikolojik faktörlere bakmak gerekiyor.
Duygu ve düşünceler beden dili, mimik ve kelimeler ile ifade edilir. Bu iletişim kurmanın temelidir.
Kişi kendisini doğru ifade edemezse, duygu ve düşüncelerini ayırt edemeyip, kelimelere dökemez,
hareketleri ve mimikleriyle bunu anlatamazsa günlük yaşamı sekteye uğrar. Hissettikleri ve
yansıttıkları arasındaki makas açılırsa sıkışıp kalır. Özellikle çocuklarda büyük önem taşıyan bu durum
maalesef fark edilmiyor gibi geliyor bana.
Çalıştığım gruptan ve gözlemlediğim ailelerden yola çıkarak düşüncelerimi paylaşmak isterim.
Duygularını ifade edemeyen konuştuğum ilköğretime devam eden çocukların tamamına yakınının
gergin olduğunu gözlemledim. Aşırı kaygılı olmaları da diğer bir ortak özellikleriydi. Beraberinde
anlaşılmadıkları için davranış problemleri çıkarmaları ise an meselesi. Okul öncesi grupta ise sessiz
kalmayı tercih edenler ağırlıktaydı. Ürkek, harekete geçerken sürekli gözünüzün içine bakıp onay
bekleyen, ağlama davranışını sıklıkla gösteren çocuklar. Bunlar hepsinde ortak karşılaştığım
davranışlar. Her birini ayrı ayrı ele alacak olursak özellikler daha da artıyor.
Bu çocukların ailelerine baktığımda ise farklı tipte kişilikler çıkıyor. Aşırı otoriter, baskıcı, kaygılı,
başarısızlıkla baş edemeyen vb…
En temel becerileri aileden alan çocuklar, ebeveynlerinin tutum ve davranışlarıyla şekilleniyorlar.
Onlara benziyorlar. Buradaki benzemek başta söylediğim gibi “…ya benziyor vb…” tek cümleye
sıkıştırılıp üzeri örtülecek bir durum değil.
Evde sürekli bastırılarak, eleştiriye maruz kalarak, kıyaslanarak, “ sus ağlama / sakın söyleme / sen
erkeksin / sen kızsın / sen ne anlarsın / sen yapamazsın / vb…” söylemlerin altında ezilerek, onun
yerine her şeyi yapılarak, onun yerine karar verilerek, onun yerine severek büyütülen çocuklarda
eksik kalan birçok şey yaşamlarının her alanında karşılarına çıkıyor.
Duygu ve düşünceleri önemsenmeyip bir kere bile sorulmayan ancak ebeveynlerce hep anlaşılan
çocuklar, duygularını anlatmaktan hatta anlamaktan vazgeçiyorlar.
Birçok çocuk duygularını daha bulamadan kaybederek başlıyorlar okula. Çünkü aileler daha çok küçük
yaşlarda başarıyı önemsiyor. İfade etme, anlama gibi kavramlar, düşünme becerileri havada kalıyor.
Oysa çocukların büyürken ihtiyacı olan en güzel ilgi oyun ve dinleme. Bir dinleseniz onları, onların
diliyle… Onların adına her fırsatta harekete geçmeden biraz bekleseniz, duygularına isim bulmak
yerine onlara buldurmayı öğretseniz, izin verseniz bazen üzülse, rahatça ağlayabilse… Neler değişir bu
çocukların hayatlarında?
Ben söyleyeyim size, özgüvenleri artar, öz değerleri artar, kendilerine saygı duyarlar. Kendilerini
sevmeyi öğrenirler. Sağlıklı bir birey olma yolunda ilerlerler.
Çocukların yerine her şeyi yapıp, aşırı korumacı olmak onları güvende tutmuyor. Aksine kendilerine
bir yer bulmakta, ait olmakta, kabul görmekte çok zorluklar yaşıyorlar.
Kıymetli ebeveynler, mutlaka çocuklarınızı çok seviyorsunuz. Sizlerde kendi yaşamanızdaki öğretileri
aktarıyorsunuz. Lakin her şey o kadar hızlı değişiyor ki… Bazen sevgili anne ve babalar sizlerin de
güncelleme yapması gerekiyor.
Bir kuşa uçmayı onun yerine uçarak öğretemezsiniz. Çocuklarınıza da yaşamı onların yerine yaşayarak
öğretemezsiniz. Fakat onlarla yapacağınız küçük sohbetler, “ Bugün kendini nasıl hissediyorsun? /bu
senin ilk gösterin, heyecanlı mısın? vb…” cümleler hem onlara kendini değerli hissettirir hem de
duygu ve düşüncelerini bulması, anlatması için yol gösterir.
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü
''Öfke Duygusu'' Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz kişiliğimizin en kıymetli yapı taşlarından biri olan duygular…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz “saygı”. Yine kapsamlı bir konu olduğu için, bahsetmek istediğim alanı…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu hafta sizlerle çevremde çok sık karşılaştığım, başkalarının anlatımlarında da fazlaca tanık olduğumbir…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz kaygı. Özellikle okula giden çocuklarda sıklıkla gözlemlenen bir duygu.Peki nedir…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz duygular ve iletişim. Oldukça kapsamlı bir konu olan, bütün hayatımız…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bugün konumuz eğitimin toplumdaki önemi. Olması gereken sistemden ziyade pek çok insanın halehazırda…