Daha çok küçüktüm, yazmanın içindeki sihri keşfettiğimde. Bu benim elle tutulur ama gözle görülemeyen ilk keşiflerimden biriydi. Dans eden harfler vardı. Ve bir gün bir dergi de bir resim gördüm. Bir çocuk elinde fırçasıyla resim yapıyordu. Öğretmenimiz bununla ilgili bir öykü yarışması olduğunu söyledi. Bu durum beni çok heyecanlandırmıştı. Altı renkten oluşan boyalarımla, (ki altı renkli boyaya sahip olmak çok önemli, bir şeydi o zamanlarda ) boyadığım resim ve küçük evimizin, hiçbir zaman düzgün çalışmayan televizyonunun ışığında yazdığım acemice öykü… İlk başarım…
Okulun giriş katında üç ay boyu asılı duran dergide yayınlanan öyküm… Dergiyi o zamanlar alamamıştık. Sadece öğretmenim o sayfayı kesip asmıştı. Uzunca bir süre saklamayı başarmıştım, o eskimeye yüz tutmuş, sararmış sayfayı. Ve hiç hatırlamadığım bir şekilde kaybettim. Çocuk aklı işte, saklayım derken yitirdiklerim. Beni acıtan, kimsenin anlamadığı ilk kayıp…
Sonra yıllar geçti… Her şey değişti. En çokta ben değiştim. Değişmeyen şeylerde oldu elbette… Keşiflerime devam ettim. Birden fazla hayat yaşadığıma karar verdim. Biri siyah, biri renkli, biri var ki hep mavi… Ve ben ne zaman kendim olacak olsam, yaşarım tek birini… mavi… Yazarken buldum maviyi… Sonra bir gün, gördüm. Ve öğrendim…
Yaşam; söylediğimiz ya da sustuğumuz sözcüklerin lehimize ya da aleyhimize olma durumundan ibaretti.
Zemberek Kuşunun Dönüşü