Merhabalar sevgili okuyanlar, okuduklarında biraz da olsa sorgulama yapanlar… Bu haftaki konumuz
nasıl anlatıyoruzdan (ki burası çok önemli) ziyade nasıl dinliyoruz? Bence bu kısım da anlatıcıyı yani
aktif konuşmacıyı direk etkileyen durumlardan biri.
Bir eğitime, bir seminere, bir sunuma vs… katılanlar… Bunların herhangi birinde, dinleyenlerin
konuşmacı karşısında beklentisi bellidir. İyi bir dinleyici, beden dili, ses tonu, hitabet gücü, iletişim
becerisi, empati, sunduğu bilgilerin objektifliği, bilimselliği, yaratıcılığı, görsel nesneleri kullanması,
dinleyenleri akışa çekmesi vb. detayları gözden kaçırmaz. Sunum yapan kişi, bütün bu becerilere ne
denli hakim olursa, dinleyenlerin dinamizmi o denli yüksek olur. Katılım daha iyi, süreç de daha
kaliteli olur. Buraya kadar aşağı yukarı her şey net diye kabul ederek devam ediyorum.
Bunun bir dengesi olarak dinleyenlerde, temel becerilere sahip olursa bu sunum, eğitim vs… iletişim
olmaktan çıkıp etkileşim olmaya doğru gider. Sonuç olarak içinde bulunduğunuz, aktif olduğunuz her
şey size keyif verir, merak uyandırır.
Hiç dikkat ettiniz mi bizim toplumumuzda insanlar bir şeyi nasıl dinliyor? Burada istisna olanlardan
bahsetmiyorum. Hepimizin farkında olarak ya da olmadan yapıyor olduğu durumdan söz ediyorum.
Katıldığım, izlediğim eğitimlerden edindiğim izlenim, “robot gibi” dinliyor oluşumuz. Başından sonuna
pasif. Gerçekten de öyle, neredeyse gözümüzü bile kırpmıyoruz. Gecikmeli tepkiler veriyoruz. Bunu
da konuşmacının enerjisini aşağı çeken bir durum olarak görüyorum. Hayal edin! Karşınızda
insanlar… Ve siz bireysel bir gösteri, stand up yapıyorsunuz. Herkes sizi izliyor. Her esprinize, şakanıza
katılım, gülme oranı aynı şiddette olmasa da beklenen bir reaksiyon illaki vardır. Her şey olması
gerektiği gibi yolunda gidiyor diye düşünün. Ardından bir şaka yapıyorsunuz. 30 sn sonra insanlar
gülüyor. Ve bu durum en güvendiğiniz şakalarda dahi birkaç kez yineleniyor. Kendinizi nasıl
hissedersiniz? Belli bir süre sonra gülememe üzerine bir şaka daha yaparak zekice bir farkındalık
yaratabilirsiniz. Ya da biran evvel gösteriyi bitirip, sahneden inmek istersiniz.
Unutmayınız, dinleyen \ izleyen konumunda olan kişiler de önemli bir roldedir. Kendinizi değerli
hissetmek için nasıl ki bir hizmet bekliyorsunuz. Aynı şekilde konuşmacının da kendisini özel
hissetmesi için beklentileri vardır. Mimikler, oturuş şekli, not tutma, soru sorma becerileri ortamın
kalitesini bir üst sınıra taşır.
Altını çizmem gerekir ki soru sormadan kasıt her aklımıza geleni sormak değil. Konuyla ilgili, gerçekten
gerekli, insanların zamanını çalmayan sorular olmalı. Bu hem konuşmacıya hem de katılımcıya
dolayısıyla kendinize duyduğunuz saygıyı gösterir.
Oysa bizlerde durum şöyle gelişir. Kendimizi mutlaka kanıtlamamız gerekir… Bunun da yolu
konuşmacıyı alt etmeye çalışan bir tavır geliştirmek olarak ortaya çıkar. Gönderilen mesaj “ben de
biliyorum, yaptığını yaparım” dır ve çok basit bir düşünce biçimidir. Veya ciddi bir sunumun bir
yerinde bir şey olmuştur. İnsanlar gülmüştür. Biz tekrar aynı ciddiyete giremeyiz. Kesinlikle durumu
sulandırırız. Dikkati dağıtırız.
Peki bunlar neden oluyor? Çünkü nasıl dinlememiz gerektiğini bilmiyoruz. Sadece dinliyoruz, dinliyor
gibi görünüyoruz, bunun sonucundaki kazanımı ya fark edemiyor, ya da kavrayamıyoruz. Günümüzde
birçok insan eğitimleri arkadaş bulma aracı olarak da görüp geldiği için amaç en başta yanlış bir yöne
gidiyor. Dinleyici bedenen orada olsa da zihnen çok farklı bir nokta da kalıyor.
Ya da çalıştığımız yerde katılmak zorunda olduğumuz eğitimler oluyor. Sadece zorunluluk olduğu için
bir eğitime katılan dinleyici ile, bu eğitimden kişisel gelişimine katkı sağlayacağını, potansiyelini
genişleteceğini düşünerek katılan dinleyici arasında çok ciddi farklar ortaya çıkıyor.
Yani burada da algılama ve bakış açısı devreye giriyor. Bir grup, topluluk karşısında olması gereken
şekliyle, örüntüsüyle, biçimiyle konuşabilmeyi bilmek bir yetenektir.
İster gönüllü ister mecbur katıldığınız bir eğitimde ne denli orada var olduğunuzu konuşmacıya uygun
davranışlar, mimiklerle hissettirirseniz alacağınız fayda çok daha fazla olacaktır. Siz nasıl dinliyorsanız,
karşınızdaki kişi de sizi o şekilde dinleyecektir. Rollerin değiştiğini düşünün. Dinleyen değil konuşan
olduğunuzu. Ne yaparsınız? Nasıl yaparsınız? Yaşamda bir denge vardır. Her durumun bir karşılığı.
Katıldığım eğitimler içinde çeşitli konuşmacılar gördüm. Çok iyi olanlar da vardı, sadece konuşanlarda.
Ve alkışlayanlar, dinlemeyenlerdi. Çünkü dinliyor olsalardı bu denli güçlü alkış olmazdı.
Bir kaç hafta önce yazmıştım. Bir eğitime katıldığımı. Halen heyecanlı olduğumu belirtmeliyim. Son
haftaya girdiğimiz için de ayrıca üzgünüm. Sizlere doğruluğu su götürmeyen kesin bir şey söylemek
istiyorum. Eğer ICA da bir eğitime katılmadıysanız ve henüz Erkan Hocam’ın sunumlarına dinleyici
olmadıysanız nasıl iyi konuşmacı olunuru istediğim noktada anlayamayabilirsiniz. Ve nasıl bir dinleyen
olunuru da aynı eğitimde yaşayarak öğrenmelisiniz. Dinlemezseniz konuşamazsınız! “Şaşırtmazsanız
kazanamazsınız!”
Sevgiler.
Bkn ŞAŞIRTMAZSAN KAZANAMAZSIN
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü