Merhabalar Sevgili Okuyanlar,
Bu haftaki konumuz “saygı”. Yine kapsamlı bir konu olduğu için, bahsetmek istediğim alanı belirtmek
daha iyi olacak. Sizlerle bugün “çocuklara duyulan saygı” üzerine konuşmak istiyorum.
TDK’ ya baktığınızda saygı sözcüğüne karşılık olarak; “bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü
davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet” ifadesi geliyor.
İnsanlara sorduğunuzda da saygı duygusu için anlamını koruyan ifadeler kullanıyor. Şimdi bir
mikrofon alıp sokağa çıkıp insanlara sorsanız, herkes kendisinin ne kadar saygılı olduğunu, bu duyguya
çok önem verdiğini, hatta bunun için yaşadığını, toplumun da bu değerini ne denli yitirdiğini söyler,
eleştirir. Herkes doğru ve örnek kişidir.
Fakat gerçekten bu böyle midir? Söylenilenler kadar önemsenerek, bu duygunun bilincinde olarak mı
yaşanıyor?
Bunun cevabını da herkes kendisine verecek. Kaç insan gerçekten kendisine saygı duyuyor, yaşadığı
hayata, değerlerine?… Açıkçası benim düşüncem sözcüklerden öteye geçilemediğidir. Davranışlarda
gözlemlenmeyen hiçbir şey tam anlamıyla anlamını bulabilir mi?
Maalesef ki hızla tüketim toplumuna dönüştürülen bu dünyada çocuklarımıza öğretmeyi yürekten
dilediğim bir duygu “saygı”. Ve bu bağlamda sevgili ebeveynler, eğitmenler çocuklara bunu öğretmek
için pek çok şey yapıyorlar, onlardan bunu bekliyorlar lakin onlara saygı duyuyorlar mı? Yoksa saygı
duyduklarını söylüyorlar mı?
Bizde eğitim öğretim genelde söylenir, ardından yapılması beklenir ancak asla davranışlarla
gösterilmez.
Bu şuna benziyor; çocuğunun kitap okuması için kendini paraladığını söyleyen ebeveynlere “siz kitap
okuyor musunuz?” diye sorduğumda “ben sıkılıyorum/ vakit bulamıyorum/ kitabı aldığım an uykum
geliyor vb…” cevaplar veriyorlar.
Burada varmak istediğim nokta çocuklar sandığımızdan daha akıllı ve dikkatli. Somut olarak
gözlemlemedikleri bir durumu, onlardan yapmalarını talep etmek ne derece doğru olabilir ki?
Trajı komik bir drama , yapılamayan her şeyin çocuklardan beklenmesi… Savunma da şu oluyor;” Biz
yapamadık onlar yapsın.”
Daha bebeklikten itibaren tercihleri oluşuyor çocukların. Fakat yapılan hep şu “onun adına karar
vermek.” Bu onu korumak olmuyor. Çocuğun öz saygısını oluşabilmesi için önce onun bir birey
olduğunu kabul etmeniz, kararlarını onaylamasanız bile onu dinleyebilmeniz gerekiyor. Her şeyi onun
adına çözüme kavuşturmak çocuklukta ve yetişkinlikte onu birileri olmadan bir şey yapamayan bir
kişiye dönüştürüyor.
Yapılan eleştiriler, sürekli yapamadıklarıyla gündeme gelen çocuklar, yetersizlik ve değersizlik
duygularıyla baş edemezken kendilerini sevmeyi de öğrenemiyorlar. Güvenleri zedeleniyor.
Sonra saygı kavramı onların zihinlerinde çok başka bir şekil alıyor. Kendilerine duymadıkları saygıyı,
duymayı öğrenemedikleri saygıyı başka şeylere atfediyorlar. Evde şiddete maruz kalan, ya da
görmezden gelinen bir çocuk okulda arkadaşlarına şiddet uygulayıp, onların kendisinden korktuğunu
hissedince bunu saygıya eş tutabiliyor. Bunu bir güç olarak görüyor. Doğal olarak güç sözcüğünün içini
de yanlış dolduruyor.
Zaten bizim toplumumuzda en yanlış algılardan biride bu. Korku nasıl olur da içinde saygı barındırır?
Bu zihniyette ki bir kişi nasıl öğretir saygıyı? İnsan bilmediği bir şeyi öğretemez.
Çocuklarınıza dikkatlice bakın. Saygısız bulduğunuz davranışları iyice belirleyin. Sonrasında da
şapkanızı önünüze alıp eleştirinizi yapın. Çünkü çocuk duyduğunu değil, gördüğünü yapar. Hissettiğini
yaşar. Onda ne görüyorsanız, temelinde sizde de var. Bağırma diye uyardığınız çocuğa bağıran çoğu
kez sizsiniz … Her hakkını ihlal edilen çocuklara saygıyı nasıl öğretebilirsiniz?
Keyifli haftalar…
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü