Merhabalar Sevgili Okuyanlar,
Bu haftaki konumuz kaygı. Özellikle okula giden çocuklarda sıklıkla gözlemlenen bir duygu.
Peki nedir bu kaygı? Gerçek olsun ya da olmasın, huzursuzluk ve gerginliğe yol açan bir tedirginlik
durumuyla ortaya çıkan bir duygudur diyebiliriz.
Hafif düzeyde kaygı bireyi harekete geçiren, bir durum karşısında uygun şekilde davranmasını
sağlayan normal bir tepkidir. Bazı etkinliklerde orta düzey bir kaygı yüksek bir başarı yaşanmasını
sağlayabilir.
Ancak, bu tepkiler uzun süreden beri varsa, sık tekrarlanıyor ve süreklilik taşıyorsa, gündelik yaşamını
etkiliyor, yaşam kalitesini aşağı çekiyorsa o zaman durum farklı bir hal alır. Çünkü burada kaygı değil
kaygı bozukluğundan söz edilebilir. Bu durumda da psikolojik bir destek almak doğru ve olması
gereken bir yaklaşım olur.
Kaygıya kısaca bir giriş yaptığımıza göre çocuklarda başarı kaygısı hakkında konuşabiliriz.
Başarı kaygısı, çocuğun çeşitli değerlendirmeler sırasında, ya da yargılandığını ve eleştirildi hissettiği
herhangi bir durumda, yaşadığı endişe ve başarısız olma korkusuna bağlıdır. Herhangi bir şey
yaparken bu duyguya kapılabilir. Başarı kaygısı yaşayan çocuk kendi değerinin başarılı olduğunda
ortaya çıkacağını düşünebilir. Şu an yazdığım cümleler kendi seanslarımda çocuklardan bire bir
duyduğum cümleler “Eğer sınavdan yüksek not alırsam babam … alacak/ Başarılı olursam ailem beni
takdir edecek /Ödevlerimi zamanında bitirirsem annem beni sever ” vb… sayısız ve birbirine benzer
örnekler…
Bu durum çocukların sonuç odaklı olmasına ve buna çok değer vermesine ve aşırı gerginlik
yaşamasına sebep oluyor.
Örneklere dikkat edecek olursanız çocuğu buradaki asıl ihtiyacı olan ailenin onu koşulsuz sevmesi ve
değer duygusunu hissettirmesidir. Başarılı olmak, onları değerli hissettirirken başarısız olma
düşüncesi de sıkışmışlık ve değersizlik hissettirebilir.
Değersizlik döngüsü içine giren çocuklar, olumsuz düşüncelerin etkisiyle, kendisi hakkında sağlıklı
olmayan sonuçlara da varabilir. “ Diğerleri benden daha iyi./ Benim bunu yapmaya yeteneğim
yokmuş vb…” Veyahut da aşırı genellemelerde bulunabilirler. “Hiçbir zaman başaramayacağım” gibi
cümlelerle kendilerine olumsuz mesaj gönderebilirler.
Kaygılı çocuklarda gözlemlenen, duygusal ve davranışsal olarak verdikleri tepkiler vardır. Dalgınlık,
korku, ağlama atakları, öfke, saldırganlık, suçu başkasına atma, titreme, baş dönmesi hissi, mide
bulantısı, karın ağrısı, kabus görme, dikkat ve konsantrasyon bozuklukları en sık karşılaştıklarım
arasında yer almaktadır.
Şimdi sizlere bir örnek olay üzerinden bir çocuğun kaygısını ifade etmek istiyorum. Bahsedeceğim
çocuk 3. sınıf öğrencisi. Sürdürülebilir dikkatli koruyamama, okuduğu metinde kaldığı yeri bulamama,
akıcı okuma sorunları, verilen etkinlikleri zamanında bitirememe gibi nedenlerden dolayı yollarımız
kesişti. Birkaç seans sonrasında ise aşırı derecede kaygılı bir çocuk olduğundan emin oldum.
Davranışlarındaki anlık değişmeler, başarısızlıkla baş edememe ve bunun sonucunda kendisini
aşağılayan sözler sarf etmesi, mütemadiyen yaşıyor olduğu kaybetme korkusu. Öfke kontrolündeki
zayıflığının sosyal kabulünü etkilemesi onu en çok inciten durumlardan biri. O yaştaki bir çocuk için
oldukça zor duygular.

Onun başarı kaygısının temelinde sevilme isteği geliyor.( Ailesi tarafından, öğretmenleri tarafından
arkadaşları tarafından ). Çünkü ona göre sevilme durumu sürekli koşullara bağlı. Ailesi her ne kadar
bunun aksini düşünse de çocuğun hissettiği ve inandığı gerçek bu.
“Başarılı olmazsam öğretmenim beni sevmez, öğretmenim beni sevmezse arkadaşlarım da benimle
oynamak istemez, böyle bir çocuğu aileside sevmez “ En sık kullandığı iki sözcük başarı ve sevgi …
Bir şeyleri çabaladığında başardığını görmek motivasyonunu artırsa bile henüz olması gereken
noktada değil. Çünkü iç motivasyonunu henüz sağlayabilmiş değil.
Sürekli bir kabul edilme isteği ve bunun sonucunda oluşan arkadaşlarına hayır diyememe durumu. Bu
sürecin tamamı onu oldukça hırpalayan, “duygu, durum bozukluğuna” götürebilecek bir tehdit.
Başarı odaklı eğitim sisteminin sonuçları içinde en belirgin olanı “kaygı”. Öğretmenlerin dönüt
verirken “başaramadın demek yerine, bir dahaki sefere eminim daha da iyi olacaksın” demesi bile
çocuklar için o kadar mutluluk verici olabiliyor ki!
Arka arkaya hata yapan çocukların yapılan eleştiriler sonucunda derslerde motivasyonu birden bire
düşüyor. Oysaki eleştirmek yerine daha yapıcı ve samimi cümlelerin sıklığı artsa çocuğun yapabilirlik
seviyesinde de artış oluyor. Elbette ki bahsettiğim bu söylemler sistematik bir şekilde ilerlemeli. Yani
burada amaç çabaladığında yapabiliyorsun fikrini çocuklara aşılamak.
Evde de durum farklı olmuyor. Eleştiri, kıyaslama ile çocuk eğitiliyor. Maalesef tüm bunların çocuğa
dokunuşu istenilen noktanın tam tersi yönünde oluyor. Öz güven eksikliği, değersizlik duygusu, korku
olarak kaygı olarak çocukların yaşamında yerini alıyor. Bu duyguyla büyüdüklerinde ergenlik
yetişkinlik dönemleri daha da zor geçiyor.
Mutlaka ebeveynlerde, öğretmenlerde çocukları düşünüyor. Eminim en iyisini istiyor. Ancak doğru
kapı yanlış bir anahtarla açılmıyor.
Sağlıklı ve sevgi dolu haftalar
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü

Sohbeti Başlat
Bize Ulaşın
Merhabalar,
Nasıl yardımcı olabiliriz ?