Merhabalar sevgili okuyanlar,
Bu hafta oldukça hassas bir konudan bahsetmek istiyorum. Bir evde en büyük çocuk ve de en küçük
çocuk olmanın çocuğa hissettirdikleri. Burada belirleyici aile oluyor. Gelin bunu her iki durum için
değerlendirelim.
Her çocuk ailesi için şüphesiz çok kıymetlidir. Ancak çocuklar duyguları yetişkinler gibi yorumlayamaz.
Yani sizlerin “Aslında ben böyle yaparak ona … yapmaya çalıştım” dediğiniz pek çok durumu
doğrudan anlar, altındaki gizli mesajı ya da imayı anlamaz. “Seni çok seviyorum” çocuk için çok
soyuttur. Çocukların bunu anlamlandırabilmesi için, davranış, hareket, temas, ifade gerekir. Burayı
netleştirdiğimize göre devam edelim.
Çocuklara kardeşinin olacağı durumu maalesef tam anlamıyla doğru anlatılmıyor. Dolayısıyla çocuk
sahip olduğu her şey de bir azalma hissediyor. Küçük olanın bakıma ve korumaya ihtiyacı olduğu
mantığı yanlış şekillerde ifade edildiği için, büyük olan çocuk (aslında kendisi de çocuk olan, büyük
kardeş) kendisini geri plana atılmış hissediyor. Aile tutum ve davranışlarına bağlı olarak bu durum ya
dengesini koruyor ya da büyük kardeşte kazanılması gereken bir yarışa dönüyor. İlgi ve sevgi yarışı.
Aileler her ne kadar değişen bir şey yok dese de öyle olmuyor.
Büyük kardeşe garip bir anlam yükleniyor. Kendisi de küçük olan büyük çocuk büyük oluyor. Pek çok
durumda öncelik hakkını yitiriyor. Örnek bir model olması isteniyor, kardeşini koruması isteniyor,
sessiz olması isteniyor… “Sen başının çaresine bakabiliyorsun o daha küçük” deniyor.
Niyetler iyi olsa da çocuk açısından zor oluyor. Bazen, bazı aileler o kadar keskin davranışlar sergiliyor
ki, bütün derdi “beni de görün, ben de varım” diyen büyük çocuk artık kaybettiğini düşündüğü değeri
hissetmek için yeni yollar arıyor. Çoğu kez de davranış problemleri ortaya çıkıyor. Beraberinde
çocuğun benlik algısındaki boşluklar, değersizlik duygusu, kaybetme korkusu ve baş etmeye çalıştığı
isimlendiremediği pek çok sayıda duygu ve durumla baş etmeye çalışıyor.
Kardeşinin dünyaya gelmesiyle hissettiği derin boşlukta yaşamayı öğreniyor. Ona biçilen rolü kabul
ediyor ya da reddediyor kendi dilinde.
Çocuklarınıza bunu yapmayın! Öncelikle çocuk olma hakkını ellerinden almayın. Sonrasında da onlara
sadece yaşlarına uygun sorumluluklar verin. Eğer “neden bunu yapmıyor?” dediğiniz bir durum varsa
bunu yapan bir ebeveyn var mı bunu sorgulayın.
Çocuklarınız arasında rekabeti pekiştirmek yerine, onlara ölçülü olmayı öğretin. Çünkü çocuklukta bu
durum oluşmuyorsa, onlarla beraber büyüyen duygular da oluyor. Birer yetişkin olduklarında da bu
yarış devam ediyor. Küçük sürekli tolere edilen, büyük de hep alttan alması gereken ( örnek olması
gerekiyor) kişilere dönüşebiliyor. Sakladıkları gizli öfke bir gün bir yerde mutlaka ortaya çıkıyor.
Aynı durum evin büyük kardeşine aşırı değer vermede de karşımıza çıkıyor. “O büyük, o yapar”
gerçekten çok anlamsız, adil olmayan kulağı tırmalayan bir cümle.
Burada da küçük kardeş sürekli çaba sarf etmek, kendini kanıtlamak zorundadır. Burada da bütün
haklar büyük kardeştedir. Kalanlarla mutlu olmayı öğrenmeye çalışan küçük çocuk olur.
Beraberinde ve sonrasında baş edilmeye çalışılan aynı duygular ortaya çıkar. Kardeşler arası kıyas,
onları en çok yaralayan durumlardan biridir. Yaşam boyu onlara yapışan bir lanet…
Sevgili anne babalar, dünyaya getirdiğiniz çocuklar sorumluluğunu aldığınız ve koşulsuz sevdiğiniz
zaman mutlu olurlar. Size ait varlıklar değillerdir. Kendilerine aittirler ve sizlerin de yaşamınızın
önemli bir yerindedirler. Bir çocuk “ilerde bana baksın, kardeşine baksın” diye dünyaya getirilmez.
Kendinizin alamadığı bir sorumluluğu büyük/küçük fark etmez çocuklarınıza yüklemeyin. Onları
sevgisiz
bırakmakla tehdit etmeyin. Hakları olan özgürlüklerini görmezden gelmeyin. ilk çocuk ya da son çocuk
bunun bir önemi yok. Onlara değer katan dünyaya geliş sırasından ziyade, sizlerin çocuğu olması ve
çok özel olması.
Sevilmek için sıra bekleyen çocuklar haline gelmeleri onlar için onlara yapabileceğiniz çok büyük bir
haksızlık, psikolojik şiddettir.
Sen büyüksün, sen küçüksün diye sürekli sınırlandırdığınız çocuklar mutsuz olurlar. Yaşam boyu eksik
kalmış bir çocukluğun izlerini taşırlar.
İlk çocuk, son çocuk ya da aradakiler fark etmiyor. Her çocuk koşulsuz sevgiyi hak ediyor.
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü
''Öfke Duygusu'' Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz kişiliğimizin en kıymetli yapı taşlarından biri olan duygular…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz “saygı”. Yine kapsamlı bir konu olduğu için, bahsetmek istediğim alanı…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu hafta sizlerle çevremde çok sık karşılaştığım, başkalarının anlatımlarında da fazlaca tanık olduğumbir…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz kaygı. Özellikle okula giden çocuklarda sıklıkla gözlemlenen bir duygu.Peki nedir…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bu haftaki konumuz duygular ve iletişim. Oldukça kapsamlı bir konu olan, bütün hayatımız…
Merhabalar Sevgili Okuyanlar,Bugün konumuz eğitimin toplumdaki önemi. Olması gereken sistemden ziyade pek çok insanın halehazırda…