Merhaba arkadaşlar,
Bu haftaki konumuz yüzyıllardır konuşulan “güzellik” kelimesinin sürekli değişen anlamı, insanın güzel
anlayışı ve bunun günümüz toplumundaki yeri. Güzel nedir? Nedir bu güzelin anlamdan uzaklaşan
insanlardan çektiği? Bitip tükenmeyen, daha güzele ulaşma isteği. Hem kendilerinde hem de sahip
oldukları her şeyde. Bu iki açıdan biraz güzeli konuşalım istedim.
İnsanların daha güzele sahip olma isteğinin temelinde bilindiği üzere güçlü hissetmek geliyor. Daha
güzel bir ev, daha güzel bir araba, vb… insanları güçlü gösteriyor diye yıkılması gereken köklü bir
anlayış var. Kendini arayanlar, ararken bulanlar gücü bilgiye eş tutarken, daha güzel, daha iyi
anlayışında olan insanlar ise gücü somuta indirgeyerek maddeleştirmiştir. Günümüzde sokağa çıkıp
100 kişiye sorsanız “güç nedir?” diye, çok ciddi bir çoğunluk “para” cevabını verecektir. Elbette ki
paranın mecburi önemi yadsınamaz ancak para kendinizin önünde değildir.
Oluşturulan bu sahte güç… Pahalı arabalar, lüks restaurantlar, marka kıyafetler vb… “Beni
görmüyorsunuz, sahip olduklarımı görün” çaresizliğinin bir yansımasıdır. Çünkü bütün bunlar toz ve
gaz bulutuna dönüştüğünde geriye kalan kendiniz, sizin için ne ifade ediyorsa, gerçek gücünüz o
kadardır.
Birde parayı bulamayan ancak yine paranın güç olduğunu, güzele ulaşmanın bu yoldan geçtiğini
düşünen zihniyet var. Görüntüleriyle sahip olmaya çalışıyorlar buna. “Ben güzelim”, “en güzel, en
yakışıklı benim” algısında yaşamını yürütenler, kendilerine olan aşırı hayranlıklarının sonucu olarak
görüntülerini bir güç olarak kullanıyorlar.
Günümüzde güzel kelimesinin içi o kadar boşaltıldı ki , bir çok kelimede aynı şey ile karşılaşıyorum
zaten… İnsanlar güzelliği o kadar milimetrik standartlara, sayılara, ölçülere döktüler ki, kimsecikler
kendisiyle barışamaz oldu yıllardır. Dış, için önüne geçti. Görelim yeter, hissederiz nasıl olsa
düşüncesi, insanın duygularını hafifleştirdi. Ve insanlar o “güzeli” karşılamak için inanılmaz şeyler
yapar hale geldi. Neden peki? Birileri onlara bakarken “vavvv, aaaa” gibi ünlemler kullansın, ulaşılmaz
hissetsin diye. Midesine sağlığını hiçe sayarak kelepçe taktıranlar, herkesin beğendiği bir kadının
görüntüsüne sahip olmak isteyenler ve sonucunda tamamen başka birine dönüşenler…Kendimle
barışayım derken, kendisine küsenler… Başarısız operasyonlar sonucu depresyona girenler… Bu arada
sadece kadınlar değil erkeklerde de aynı değişim isteği hayli yoğunlukta.
Burada estetik operasyonlar değil beni ilgilendiren. Parmakla gösterilen kişi olmak çılgınlığının altında
yatan psikolojik nedenler merakımı cezbeden. Sosyal medya da pompalanan güzellik unsuru,
toplumun örnek teşkil eden tarafında durması gerekirken, üretmekten ziyade sadece görsel
sebeplerle nirvanaya ulaşan ünlüler, gittikçe daha az okuyan bir gençlik ve özentiler sonucu doğan
yanlış yaşamlar, ödenen ağır bedeller. Hemen hemen bütün kanallar yoluyla insana empoze edilen
“güzellik” sözcüğü…
Nedir “güzel”? En basit anlamıyla göze hoş gelen. Peki ya ruha hoş gelen kısmını hangi operasyon
yapacak? İlerleyen yüzyıllarda duygular, kişilik özellikleri vb… şeyler eklenirse insanın bu ihtiyacı da
yapaylaştırılarak çözülebilecektir. Ruhsal açıdan gerginlik iyi değildir desek de dış görüntüde oldukça
rağbet görüyor.
Yaşlanma korkusu, yetersizlik duygusu, özgüven eksikliği, değer görme isteği, sevilme isteği,
beğenilme isteği… Elbette ki tüm bunları inkar etme en başta gelen duygu. Günümüz toplumunun
düşünmekten mütemadiyen yorulması, hazırcı tutumu, iletişim becerilerinde zayıf oluşu, muhakeme
becerilerinin alt düzeyde kalıyor olma sorunsalları yeni bir şey değil. Her şeyi sürekli normalleştirme
eğiliminde olan insanlar… Haz odaklı yaşamlar, zengin ve rahat bir hayat sürme hayali,
maddeleşmeye doğru hızla koşan bir dünya dolusu insan…
İçini dolduramayan insanların çaresizliği dışıyla uğraşmak oluyor galiba. Değişen standartlar,
değerlerdeki verilen öncelik sırası, ailelerin çocuklarının kişilik gelişimindeki rolü, kişilerin kendileriyle
ilgili algısı, kendine biçtiği değer/ değersizlik… İnsanların sadece güzellik kavramına değil, “sevgi” ve
“değer” kavramlarına yüklediği anlamların basitleştirilmesi, kolayca tüketilebilir görmesi sonucu
birbirine benzeyen insanlar silsilesi. Kaybolan ifadeler, mimikler, çizgiler… Kişiliğin bir parçası olması
gereken her şeyin silinmesi. Sadece bana korkunç geliyor olamaz.
Gencecik insanların birileri beni sevsin diye bıçak altına yatması ( artık bununda kolay ulaşılabilir
olması, titizliğini yitirmesi) bana çok ilginç geliyor. Bu durumda sevilen şey ne oluyor? Aynı ruh, aynı
zihinse değişen ne? İnsanlar zekalarıyla ve akıllarıyla ulaşamadıkları bir şeye nasıl oluyor da sadece
görüntüleriyle ulaşabiliyor?
Çünkü büyük bir kesim bu algının içine çekiliyor. Erkekler “bu güzel kadın benim, buna sahibim”
diyerek egolarını tatmin ederken kadına da bir eşya muamelesi yapıyor. Kadınlar dış görüntülerini
kullanarak zengin bir hayat yaşayabilmek adına düşünmemeyi tercih ediyor. Kimse istediği kişiyle
olmadan, istediği güzel hayatı yaşıyor gibi görünüyor. Peki bu denklemde kim gerçek güzeli buluyor?
Sahte bir güzellik o kadar odak noktası ki, o denli gözler önüne sokuluyor ki, kendi olarak kalabilen
pek çok kişi ötekileştiriliyor. Standart olduğu söylenenin dışındaki her şey çirkin kalıyor. Ruhları,
düşünceyi kimse görmüyor.
Yaşamdaki en kıymetli şeylerden ilki sağlık, ikincisi ise sağlıklı bir ruh hali. Doğallık kadar bir güzel bir
görüntü, sadelik ve zariflik kadar şık bir giysi, bu herkesin sahip olabileceği bir şey. Hiçbir insanın size
kendinizi sadece bir görüntüden ibaret hissettirmesine, düşüncelerinize, duygularınıza verilmeyen
değerin, görüntünüze verilmesine izin vermeyin. Sizi güzel kılan değerler her zaman için kişiliğinizde,
davranışlarınızda, hayata karşı duruşunuzda. Asıl zenginlik de burada. Sahip olduğunuz yegane şeyin
kendiniz olduğu gerçeğini kabul etmediğiniz sürece, üzerini örttüğünüz, kaçtığınız her duygu zamanın
birinde bedeninizde, ruhunuzda bir rahatsızlık olarak çıkacaktır. İnsan biraz da tercihlerinin
toplamıdır.
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü