Merhabalar Sevgili Okuyanlar,
Bu haftaki konumuz yarı yıl tatili. Bilindiği üzere okullarımız ilk dönemi tamamladı. Çocuklarımız
karnelerini aldı.
Bütün çocuklarda aynı stres. Derslere devam, nefes almak yok. Çok haklı bir sitem. Çünkü bazı aileler
maalesef okuldaki ortamı eve taşımaya çalışıyor. Gördüğüm kadarıyla da bu yaklaşım düşündükleri
kadar olumlu sonuç vermiyor. Aksine bir baskı yaratıyor. Aşırı baskı altında hisseden çocuklarda da
problem davranışlar çıkabiliyor. Daha genç grupta ise çatışmalar olabiliyor.
Bizim kültürümüze yerleşmiş bir şey var. Herkes kendisi hariç bir başkasında güç hissetmeyi seviyor.
Yönergeler yağdırmaya bayılıyor. Kendisinden daha zayıf olan/olduğu düşünülen kişi /kişiler
üzerinde yetkin olmak içten içe egosunu besliyor.
İşte ailelerde çocuklar üzerinde buna benzer bir şey oluşturuyor. Sürekli seni izliyorum örtülü mesajı
çocuklarda / gençlerde kaygıya sebep oluyor.
Başarı odaklı “başarı=yüksek not” anlayışındaki eğitim sisteminin aileler üzerinde kurduğu otorite bir
vakit sonrada çocuğa yansıyor. Zaten yanlış olan bir anlayış daha da genellenerek devam ediyor.
Çocuk okul öncesi dönemdeyse oyuncakların dağılmaması ancak akıllıca oyun oynanması bekleniyor.
İlköğretim ve ortaöğretimdeyse ders çalışması, lise dönemindeyse kitaplardan kafasını
kaldırmaması…
Mutlaka bu tavrın altında iyi bir niyet yatıyordur. Gelecekte iyi koşullar içinde yaşanılması adına
yatırım olarak görülen bu davranış şekli çocuklar ve gençler üzerinde aynı düşüncede buluşmuyor.
Evleri çalışma kamplarına çeviren aileler evlatlarınız mutlu bir çocukluk, değer gören, bunu hisseden
bir birey olduklarında iyi koşulları oluşturur. Onlara ….yap demek yerine neyi ne sebeple yaparlarsa
nasıl bir sonuca ulaşırı anlatırsanız onların daha sağlıklı bir ruh halinde olduğunu göreceksiniz.
Herkes karşısındakinden empati bekliyor. Ne güzel. Peki bu empatiyi ne kadar gösteriyor? Çocuklar
empati kurulması gereken öncelikli varlıklardır.
Lütfen hep yetişkin olmuş gibi, hep başarılı olmuş gibi davranmayın. Sizlerin de bir zamanlar çocuk
olduğu gerçeğinden uzaklaşmadan bu yarı yıl tatilini onlara unutmak istemeyecekleri bir hale getirin.
Her yerin bembeyaz olduğu şu günlerde, yüzünüzdeki bütün maskeleri çıkarın ve içinizdeki çocuğu
hatırlayın.
Elbette ki sorumluluklarını öğretin. Fakat bunu daha kabul edilebilir bir yolla yaparsanız sonuçlar daha
olumlu olacaktır. “Kitabını oku mu kulağa hoş geliyor hadi gel kitap okuma zamanı mı” ikisi de aynı
şeye hizmet ediyor gibi görünse de bir ifade emir içerirken diğer ifade yol gösterme, model olmayı
öğretiyor.
O nedenle yine bir kez daha ne söylediğiniz değil nasıl söylediğiniz çok önemli diyor, hepinize iyi
tatiller, karla beraber aklanmış zihinler, diliyorum.
Zemberek Kuşu’nun Dönüşü