Gökyüzünü maviye boyarken tanımıştım onu. Tahta oyuncaklara düşlerimi anlatırken, karışmıştım
ona. Bir hayat başka bir hayatın devamı olabilir miydi hiç ? Sureti olmayan bir sonsuzlukta yaşarken
bulmuştum kendimi. Sonra bir gün, her zamanki gibi atmıyorken kalbim, bir şey hissettim.

Bir ağrı… on üç gün sürdü.

Sabah içimde, beklediğim ama vaktinden önce gelen bir boşlukla uyandım. Hızlıca çıktım evden.
Vaktinde gelmeyen mevsimlere baktım. Dalları kırılmış ağaçları seyrettim. Sanki dünya boşalmış ve ben , bir ben kiracı olarak kalmıştım. Bugün limon kabuğu.

Karışık rüyalarla uyandım. Pencereyi açtım, dışarısı sen kokuyordu. Seni kendimden çıkarınca, kanatlarım kayboluyordu. Hüzün kovan kuşu gelsin.

Karşıma çıkan herkese, tanımadığım herkese, dokunduğum her nesneye içimden sormak geliyor. “O

olmayınca size de eksik geliyor mu her şey ?”

Aklımda bir sürü renk, içimde duygular. Düşünüyorum, mütemadiyen bunu yapıyorum. Ansızın bir

ağırlık çöküyor mu senin de üzerine? Beynimdeki gürültü.

Bir rüya gördüm. Yer yarılıyor ve ben düşüyorum. Sadece sen tutuyorsun sol elimi. Bugün bu rüyayı

hayra yoruyorum. Düş baz.

Bedenim çok yorgun. Uykumu almama rağmen, kendimi eriyor gibi hissediyorum. Bulutlu.

Bir serçe, gagasında sonsuzluk taşıyor. Yol.

Aklımın duvarlarının dışında olmalı mutluluklar. Zincir kıran.

Ben her şeye dönüşürken, her şey neye dönüşüyor ? Bilmece.


Sessizlik, gece midir ?

Benim en gerçek hikayem, düşlerim. Yüzleşme.

Gözlerimi kapattığımda gördüğüm, açtığımda kaybolan şeyi arıyorum.

Bugün çocuklar, koşuyor. Eğer çocuklar koşuyorsa hem de gülüyorsa.. demek ki gemiler halen

yüzüyor, güneş açıyor, kalbim atıyor ve ben biliyorum.
“Mutluluk mavi çocuk, oynardı bahçelerde”

Sohbeti Başlat
Bize Ulaşın
Merhabalar,
Nasıl yardımcı olabiliriz ?