Sabah olmuştu. Rengi belirsiz hava, içimi dalgalandırsa da … yine de yeni bir gündü. Ve
mutlu olmamak için henüz bir sebep yoktu. Hızlıca kalktım yerimden. Aynı rutinde yaptığım
işleri tamamladıktan sonra , kapıyı açtım ve dışarı çıktım.
Bir daha baktım gökyüzüne. İnsanlar gibi bulutlar da kararsız olmuş sanki. Biraz beklemeli
de olsa bindim dolmuşa. Ne çok çeşit insan var dedim, kendi kendime. Bitkin, uykusuz, şaşkın,
sinirli, şakacı… Kim bilir ben, kimin hayatında hangisiyim ?
Ve şimdi , aklımda elimde olmadan geçirdiğim onca soru. Boşluk doldurmalı, evet hayırlı…
Cevapları sürekli değişen sorularsa benim en çok zorlandıklarım. Bir soruya cevap bulmuş
olmak gerçekten bir çözüm mü diye düşünüyorum bazen. Değil bence, cevabını bulduğunuzda
değişen bir şey yoksa, içinizde o soruyla ilgili muhakemeniz devam ediyorsa aslında o
sorunun içine daha da çok girmişiniz demektir.
Bir de çeldirici sorular vardır. Kendi kendinizi ters köşe yaptığınız türden. Hani cevabı bu
gibi görünen ama hep öbürü olan. Okul bitince bu çoktan seçmeli sorular da biter diye
düşünmüştüm. Komik bir fikirmiş. Tıka basa yemek yedikten sonra bir daha yemek
yemeyeceğini düşünmek gibi.
…Uzun uzun yürümek. Aynı noktaya bakarak, onca adıma rağmen o noktaya ulaşmadan, o
noktayı adımlayıp geçmeden bitmeyecek gibi gelir bu hareket.
Bütün soruları, sorgulamaları bir torbaya koysam, o torbayı da kendimin en uzak noktasına
bırakıp kaçsam, muvaffak olur muyum acaba?
Neyse… varacağım yere geldim. Gün daha yeni başlıyor… Bildiğimiz bilmediğimiz, ne çok şey
bizleri bekliyor. Her öğreti, yaşanmışlık karnında bir çocuk gibi sorumluluk oluyor.
Cevabı içinde olan sorular gibisin hayat. Seni selamlıyorum ve seviyorum.
Zemberek Kuşunun Dönüşü