Sürekli düşünürken bulmak kendini… Bir çıldırışın mı yoksa bir aydınlanışın mı belirtisi ?
…
Gittikçe derinleşen, derinleştikçe sessizleşen, sessizleştikçe yürüyen, yürüdükçe hızlanan, hızlandıkça duran, durdukça taşan, taştıkça içine atan, içine attıkça derinleşen, derinleştikçe sessizleşen, sessizleştikçe… Bu kısır döngü bir son mu yoksa bir başlangıç mı ?
…
Mutlu iseniz var olan ışık hüzmesini görürsünüz. Değilseniz ışığın süzülerek uzaklaşmasını. Aydınlıkta karanlıkta düşüncelerinizin size yansıyışı kadardır. Bulunduğunuz yer aynıdır. Bu “DÜNYA” dır.
…
Günümüzün vebası “mış gibi” yapmak.
…
Ruhlarımızın içinde, küçük bir kozanın altında kaldı kelimelerimiz… Ve hiç aramadık biz.
…
Bir yerde acı varsa, orada “görülmezlik” vardır.
…
Hiçbir şey bilmiyoruz aslında. Mutlak acıya dayanamazdık yoksa.
…
Hep aynı yitiklik
Hep aynı aitsizlik
Beynimin içindeki sesler
Etrafımdaki sessizlik.
…
Siz eylemleri hareketlerle sınırlandırıyorsunuz, bense düşüncelerimle sınırsızlaştırıyorum.
…
Ben gökyüzünden kovuldum.
Yeryüzünde de unutuldum.
İşte hepsi bu.
…
Bir gün tanrı gülümsemek istedi ve insanları yarattı. Onlara sevme ve sevebilme yeteneği verdi. İnsanlar bunun kıymetini hiç bilemedi. Sonra üzüldü tanrı. Onlara düşünme yeteneği verdi ve bekledi. İnsanlar düşünmekten korktu. En sonunda sinirlendi tanrı. Kaybetmeyi yaşattı. Verdiği her yetenekte insanlar Tanrı’ yı daha da şaşırttı. Kaybetmeyi hiç umursamadı. Tanrı tüm bunlara dayanamadı. İnsanları cezalandırdı. Onları yalnız bıraktı. Ve tanrı… Uzaklara kaçtı.
Zemberek Kuşunun Dönüşü